Elektronik devi Samsung, Mayıs 2019’da “Programlanabilir Blockchain Katı durum Sürücüsü ve Anahtar” başlıklı bir patent başvurusunda bulundu. Yeni tasarlanan sistem hakkında çok az ayrıntı biliniyor olmasına rağmen, büyük şirketler tarafından Blockchain üzerine açılan patent başvurularındaki artış açıkça görülüyor.
Patent savaşları – yani, projeleri için patentleri güvence altına almak isteyen şirketler veya bireyler arasındaki mücadele – kesinlikle yeni değil. Teknoloji ekosisteminde, 20. yüzyılın başlarında, 600’den fazla davaya dahil olan Alexander Graham Bell’in zamanından beri yaygın olarak uygulanmakta.
Geçtiğimiz yüzyıldaki herhangi bir büyük buluş, bir tür patent savaşı geçmişine sahip. Ancak dijital çağ bu olguyu hızlandırdı. Apple ile Microsoft arasındaki PC savaşlarından son on yılın akıllı telefon savaşlarına, hem saldırgan hem de savunma önlemleri için patentler kullanıldı.
Blockchain’in kuruluşlardan artan bir ilgi göreceği ve patentlerinin mümkün olan en kısa sürede güvence altına alınmak isteneceği açıktı. Bir yıldan biraz fazla bir süre içinde IBM, ABD’de güvence altına alınan blok zincir patent sayısını 100’ün üstünde 3 haneli rakamlara çıkarırken, Alibaba blok zincirle ilgili 260’dan fazla patente sahip oldu.
Küresel blok zincir patent başvuruları şimdi, diğer teknolojiler için patent başvurularını önemli ölçüde aşıyor. Ancak, Samsung nispeten Blockchain ile kısıtlı kaldı. Yani, programlanabilir bir blok zincir SSD kaydına kadar.
Samsung’un yeni patentinin sunduğu avantajlar
Bu yeni patentin önemini anlamak için, öncelikle genel amaçlı bilgisayar ekipmanlarının ve ASIC’lerin sakıncalarına göz atmak gerekir.
Genel amaçlı bilgisayar aygıtları (genellikle GPU’lar), orta derecede verimli bir maden algoritması yürütmek için doğru yazılım, sürücüler ve yapılandırmalarla birleştirilmelidir. Bir GPU bu teknikle çok sayıda kripto para alabilse de verimliliği çok düşük kalır. Dahası, kazılmış bir coini değiştirmek çok zahmetlidir ve çok az sayıda madenci bunu yapabilir. GPU’ların maliyeti de fiyatları, oyun ve sanal gerçeklik endüstrilerinden etkilendiğinden önemli ölçüde değişebilir.
Öte yandan, ASIC madencileri belirli bir algoritmayı hesaplamak için tasarlanmış profesyonel madencilik ekipmanlarıdır. Bu daraltılmış kapsam, donanıma genel amaçlı bilgisayar aygıtlarıyla karşılaştırıldığında verimli bir şekilde kripto para madenciliği yapma olanağı sağlar. Bununla birlikte, madencilik algoritmalarındaki sağlamlık, madenciyi yeni, daha verimli bir cihaz mevcut olduğunda ve coinlerin ASIC’lerle uyumsuz olması için özel olarak tasarlandığında kullanılmasını engeller.
Bağımsız bir kripto analisti olan Sam Town, Cointelegraph’a Samsung’un patentinin mutlaka şirketin ürünü geliştireceği anlamına gelmediğini söyledi:
Patentler mutlaka fikrinizi korumak için bir araç değildir. Diğer şirketlerin de benzer ürünler yapmalarını önlemek için savunma silahı olabilir. Ayrıca, piyasaya şirketin niyetleri hakkında bir sinyal göndermek için de kullanılabilir. Bu büyük olasılıkla Samsung için geçerli.
Bununla birlikte, mobil madencilikle uyumlu ilk dijital para olan Pi’nin teknoloji başkanı Nicolas Kokkalis, Town ile onunla aynı fikirde değil. Kokkalis şöyle dedi:
Esneklik, hız ve güç tüketimi pahasına geliyor. FPGA’lar yazılımla yeniden programlanabilir, ancak ASIC’lerden daha yavaştırlar ve daha fazla elektrik tüketirler. Bu nedenle, hız ve güç tüketiminin kritik önem taşıdığı Bitcoin’in çalışma kanıtı gibi fikir birliği algoritmaları için ASIC’ler her zaman madencilerin tercihi olacak. Bununla birlikte, ASIC’e dirençli olmayı amaçlayan konsensüs algoritma girişimleri de var. Örneğin hafıza sınırlı algoritmalar üreterek, GPU-hungry fonksiyonlarını kullanarak ya da ASIC tasarımcılarının zamandan önce ASIC’leri oluşturması için zaman kaybetmeden algoritmayı periyodik olarak değiştiren algoritma rotasyonu.
Kripto madenciliği ve Samsung
Bahsettiğimiz patent Samsung’un kripto madenciliğinde ilk kuralları değiştirme girişimi değil. Şirket, 2018’in ilk çeyreğinden beri Bitcoin madenciliği için üç nanometre ve beş nanometre çipi tasarlayıp üretmekte.
Üretim süreci, yeni 7LPP yongaları daha yoğun ve enerji açısından verimli hale getiren aşırı ultraviyole litografi teknolojisine dayanmakta. Samsung, 7LPP’nin yapay zekâ, Nesnelerin İnterneti, ağ, 5G, otomotiv gibi kurumsal ve hiper ölçekli veri merkezleri gibi diğer gelişen teknolojilerin gelişmesini sağlayacağına vurgu yapıyor.
Samsung, ayrıca Bitcoin ASIC’lerin üçüncü büyük tasarımcısı olan MicroBT ile stratejik bir ortaklığa girdi. MicroBT’nin en son cihazı olan M20S WhatsMiner, saniyede 68 terahash (Th/s) ve terahash başına 48 watt güç verimliliğine sahip. Bunu endüstri standartları ile karşılaştırmak gerekirse; Bitmain Antminer S9, terahash başına 98 watt güç verimliliği ile 13,5 Th/s’ye ulaşır. Bu, Samsung’un yongalarını Bitmain’in kullandıklarından beş kat daha güçlü yapar.
Samsung’un, kripto madenciliğine yönelik potansiyeli, aslında kendi madencilik yongalarını yapan Intel’in gerisinde kalıyor. Bu, elbette dünyanın en büyük ikinci yarı iletken üreticisi olduğu için sürpriz bir sonuç değil.
Büyük oyuncuların piyasaya girmesinin ne gibi etkileri olabilir?
Samsung’un yarı iletken tesisinin büyüklüğü firmaya önemli bir avantaj sağlayabilir ve aynı şey Intel için de geçerli. Samsung, yalnızca bu yılın ilk yarısında 8 milyar doların üzerinde Ar-Ge harcamasıyla bu alanda en çok harcama yapan şirketlerden biri. Sürekli değişen madencilik algoritmaları ve daha verimli olma ihtiyacıyla bu devlerin yeni teknolojileri kolayca mevcut donanımın yerini alabilir.
Bununla birlikte, Samsung’un madenciliğe girmesi, ekosistem üzerinde olumlu etkilere neden olabilir. Dünyanın en büyük şirketlerinden biri olan teknoloji devi, dünya çapındaki düzenlemeleri etkileyebilir.
En güncel haberlerimizi Telegram kanalımızdan, Instagram hesabımızdan, Facebook sayfamızdan ve Twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Yazı içeriğindeki bilgiler, tamamen bilgilendirme amaçlıdır. Herhangi bir yatırım tavsiyesi niteliği taşımaz. Yapıyor olduğunuz yatırımlardan kaynaklı kâr ya da zararınızdan yazar ve kriptoparahaber.com sorumlu değildir. Yatırım, nihayetinde bilgi, birikim, tecrübe, araştırma ve şahsi kararlar gibi birçok temele dayanır.
